25 Kasım 2015 Çarşamba

PANCAKE 💛💙💜💚




Malzemeler
  • 2 adet yumurta
  • 2 yemek kaşığı şeker
  • 1 su bardağı süt
  • 1,5 su bardağı un
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilya

Pişirme aşamasında kullanmak için

  • sıvı yağ

Servis önerisi:

  • kivi, muz, çilek, reçel, bal, çikolata

Yapılışı

Yumurta ve şeker iyice çırpılır. Süt, un, kabartma tozu, vanilya ilave edilerek kek kıvamından biraz daha koyu olacak şekilde hamur hazırlanır. Teflon ya da yapışmaz bir tavaya az sıvı yağ dökülür. 1 büyük kaşık hamur dökülerek hamurun kendi kendine yayılması beklenir. Her iki tarafı da spatula ile çevrilerek pişirilir. Üzerine pudra şekeri serpilerek zevkinize göre muz, kivi, çilek, çikolata, bal, reçel ile servis edebilirsiniz. 

Afiyet olsun:)

KIRMIZI

Renkler arasında en sıcak renk kırmızıdır. Kırmızı renk fiziksel anlamda hareketliliği, dinamizmi ve gençliği; duygusal anlamda ise mutluluğu, azim ve kararlılığı ifade eder. 



Bir nevi gücün ve azmin simgesidir. İnsanı harekete geçirir. 


Hareketliliğin ve azmin ihtiyaç duyulduğu yerlerde kırmızı kullanılması iyi olur. 


Çünkü kırmızı renk insana şevk, azim ve hareketlilik kazandırır.

Makyajda kırmızıdan bahsedince ilk akla gelen şey ruj olacaktır sanırım. 

Kırmızı bir ruj ya harika görünür ya da berbat,  arası pek yoktur. 

Bunun sebebi sizin teniniz ve sahip olduğunuz kırmızı rujun tonudur. 

Her rujun bir alt tonu vardır yani o rujun görünen rengi altında farklı renkler bulunur.

Kırmızı ruj genellikle beyaz tenli ve siyah saçlı  kişilere daha çok yakışır.


Beyaz ve kırmızı birbirinin zıt rengi olduğu için; beyaz tenliler kırmızı ruju daha 
iyi kaldırır. Siyah saç kullanan bir bayan kırmızı ruj sürdüğünde olduğundan daha 
dikkat çekici ve güzel gözükür. Kısa saça sahip ve siyah saçlı kişilerde kırmızı rujun 
ayrı bir havası vardır. Kendine tarz yaratmak isteyen bayanlar kırmızı ruju bu şekilde 
kullanabilirler.


GRİSSİNİ






Malzemeler
1 paket sana yağ yada tereyağ
1 su bardağı sıvı yağ
1 yemek kaşığı tuz
3 yemek kaşığı toz şeker
1/2 limonun suyu
1/2 çay bardağı ılık su yada süt
1 yemek kaşığı sirke
1 paket kabartma tozu
Aldığı kadar un
Üstüne yumurta sarısı, isteğe bağlı ayçekirdeği, susam, çörek otu olabilir.

Yapılışı
Bütün malzemeyi derin bir kapta birleştirip yoğuruyoruz. ( Unu hamur ele yapışmayacak şekilde ,ancak çok katıda olmayacak şekilde azar azar ilave ediyoruz) 


yağlı kağıt serdiğimiz tepsiye çubuk şeklinde yapıp koyuyoruz. Üstüne yumurta sarısı sürüyoruz. İsterseniz ayçekirdeği, susam yada çörek otu serpebikirsiniz. 


Bu şekilde önceden ısıtılmış 180 derece fırında üstü kızarana kadar pişiriyoruz.
Afiyet olsun. 





MEKSİKA



Meksika’ya yıllar önce Ekim ayında gittim.  Türkiye’ye vize uygulayan bir ülke. Türkiye’den direk uçuş olmadığı için İstanbul- Amsterdam-Orlando ve Mexico City aktarmalı uçuşla 16 saatte vardık. Başkenti Mexico City’e indiğimizde ilk  dikkatimi çeken şeylerden biri Havalimanının şehrin tam ortasında olması ve uçağın buraya inmesiydi. Öyle ki iniş sırasında  uçağın kanadı sanki yolda giden arabalara çarpacak gibiydi.


ikinci dikkatimi çeken şey de bu canlı, gürültülü ve zıtlıklarla dolu şehirdeki araba sayısıydı. İnanılmaz bir trafikle karşı karşıya kaldık. Gerçi artık İstanbul’un trafiğide öyle ama gene de bana çok karışık geldi… Ülkenin para birimi Meksika Pesosu. Amerikan doları karşılığında havaalanında yada şehir merkezinde bozdurabilirsiniz. Başkenti Meksico City dışında birçok büyük kenti var. Ben burada gezdiğim birkaç tanesini sizlerle paylaşıcam… Kısaca Antik Astek medeniyetin izlerini sürebileceğiniz ve bozulmamış çok iyi korunmuş kültürel eserlerine hayran kalacağınız, keşfetmeye doyamayacağınız zenginlikte bir yer. İmkanı olan herkesin görmesi gereken bir ülke bence…Bu güzel ülkeye gitmek isteyen yada merak edenler için Meksika hakkında edindiğim  bilgileri paylaşmak istiyorum.

Meksika  Orta Amerika'da, Karayip Denizi ve Meksika körfezi kıyısında, Belize ve ABD arasında, Kuzey Pasifik Okyanusu kıyısında, Guatemala ve ABD arasında yer alıyor.

Mayalar, Astekler ve Olmekler gibi eski uygarlıklara ev sahipliği yapmış bir ülke. Pek çok farklı kültürün üstüne bir de İspanyol  kültürününde etkisiyle ortaya zengin bir kültür çıkarmış.  Dünyadaki en kalabalık İspanyolca konuşan nüfusa sahip. Latin Amerika ülkelerinin en kalabalık olanı Meksika. Ülkenin %60 ını Melezler, %30 unu Kızıldereliler, %9 unu Beyazlar  oluşturuyor. Farklı coğrafi özellikleri ve geniş yüzölçümü nedeniyle gideceğiniz bölgeye göre iklim şartları değişmektedir. Ancak genel olarak  Haziran ve Ağustos ayları oldukça sıcak ve kurak geçiyor. Mayıs ve Ekim ayları ise yağışlarla geçiyor. Buraya gelmek için bence en güzel mevsim Kasım ile Mayıs ayları arası çünkü sıcaklık bunaltıcı olmuyor ve nem oranı düşük oluyor.  En çok mısır, soya fasulyesi, kahve, balık, acı biber ve tabiki de Tekila oldukça seviliyor ve bol  bol tüketiliyor. Çok zengin bir mutfağa sahip, Tortilla , 300 çeşidi bulunan Taco , Sopa ve Chile  verde yemeden gelmeyin. Tabi en meşhur tekilası Corona ve yerli tekilaları da denemeyi unutmayın derim.

Meksika, oldukça geniş topraklara yayılmış bir ülke. Ziyaret edilecek bir çok kenti var. Anlatmaya başkentten başlamak doğru olacaktır diye düşünüyorum…
Meksika
Mexico City

Bizim ilk durak yerimiz  Mexico City’di.  Mexico City  çeşitli şehir ve kasabaların zaman içinde birbirleriyle birleşmeleri sonucu oluşmuş büyük bir şehir. Meksika’nın başkentinin kökenleri de tarihsel merkez denilen ve Azteklerin bir zamanlar gökyüzünün bir haritası gibi kurdukları ve dört ana yöne göre hizalanmış bir şehrin üzerinde kurulmuş bir yer . İspanyollar sonradan burayı bir satranç tahtası gibi düzenlemişler ve manastırlarla dolu, aristokratik bir şehir haline dönüştürmüşler ve sonunda şehir modern hayatın daha küçük boyutta bir kopyası olmuş...  Gezmek için bana sorarsanız mümkün olduğunca şehri yaya dolaşmak daha iyi. Zaten şehrin geometrik düzenliliği  turistlerin Zocalo’da birleşen çeşitli semtleri gezebilmelerini kolaylaştırıyor. Bu semtler kabaca dört bölgede gruplanabilir: San Sebastina, Santa Maria, San Juan ve San Pablo’dur. Ayrıca dört ana yönü belirten isimlerini Latin Amerika cumhuriyetlerinden, ulusal kahramanlardan ve olaylardan alan bazı caddelere ulaşmakta mümkün... Kentte yapılacak çok fazla şey var. Tarihi 8000 yıl öncesine dayanan Aztek medeniyetine dayanan kalıntıları yerinde görme heyecanını  bu şehirde  yaşamak mümkün.



 Akşam üzeri sokak çalgıcılarının doyumsuz konserleriyle renklenen ve kulaklarınızın pasının gittiği Garibaldi Meydanı, Kraliyet Meydanı, Büyük kadetral kentin en turistik merkezlerinden…  


Gezilecek yerlerden biride bence Antropoloji Müzesi,  büyük bir alanda bulunan bu müze, İspanyolların gelişinden önceki döneme ait objeleri sergiliyor, Meksika'nın en iyi müzesi olarak nitelendirilir -aslında, bence dünya üzerindekilerin en iyilerinden birisi. Bu müzede, 18. Yüzyıldan, yani iki farklı dünyanın ilk kez karşılaşmasıyla yerli mirasına duyulan ilginin yok olmasından beri Meksika’dan toplanan önemli arkeolojik ve etnografik koleksiyonları görebilirsiniz. 1964’de tamamlanan bu yapı o zamandan bu yana değiştirilmeden korunmuş. 26 tane sergi salonu bulunmakta. Tüm müzeyi gezmek birkaç gününüzü alabilir.







TEOTIHUACAN

İkinci adres TEOTIHUACAN, rehberin bize söylediği kadarıyla dünyada çok az şehrin, ölümlülerin yaşadıkları âlemlerden daha yüce boyutta yaşamaya alışmış tanrılarca yaşamaya değer bulunduğu söylenilen  Teotihuacan işte böyle bir şehirmiş, günümüzde halen geniş caddelerinde hissedilebilen binlerce yıllık bir uygarlık, bu yer efsanevi bir konuma oturtulmadan önce burada yaşamış. Şehrin tören merkezi, iki eksenin sembolik bir temsili gibi; kuzey-güney eksenine Ölüm Caddesi deniyor, buradan tıpkı bir kelebeğin kanatları gibi binalar, saraylar ve sunaklar her iki yana doğru uzanıyor. Bir uçta Ay Tağınağı bulunurken diğer uçta inanılmaz büyük taş bir kütle gibi yükselen Güneş Piramiti görülüyor. Bu iki büyük bina, doğanın binaları yapan insan arasındaki ikiliği temsil ediyormuş. Şehrin terk edilmesinden yüzlerce yıl sonra, insanlar bu şehri “Tanrılar Şehri” diye adlandırmışlar; mevsimlerin ve doğal olayların döngülerinin, astronomik olaylar ile  takvim arasındaki ilişkinin bu şehrin yapımında yansıtıldığı göz önüne alınırsa bunun hiç de nedensiz yere verilmiş bir isim olmadığı görülür. 

Şehrin kalbinde, Citadel ve Great Compound adında halka açık 2 toplantı alanı var. Citadel, merdivenlerle çıkılan 365 metre yükseldiğinde bir platform üzerinde yer alıyor. Bu platformda, Quetzakoatl (Ana tanrılardan biri olan Tüylü Yılan) Tapınağı adında, her katı heykellerle süslü bir piramit yer alıyor. Etrafa tehditkâr bakışlar atan taş yılanlar, bugün bile insanı huzursuz ediyor. Dini sebeplerden çok, idari işlere hizmet ettiği sanılan Great Compound'da zamanında üzerinde binalar olan iki platform var.




Kaliteli duvar resimleri, bu insanların yeteneklerine, kuvvetten düştükleri yıllarda insan kurban etmenin yaygın olduğuna işaret ediyor. Teotihuacan'ın sonunun nasıl geldiğini kimse bilmese de, sonun vahşetine ve 8. yüzyılın şehrin batışına şahit olduğuna dair şüphe yok.









Guanajuato


Guanajuato adlı renkli ve koloni şehrinde her yıl Ekim ayında düzenlenen Uluslararası Cervantino Festivali yapılıyor. Bu festivalde,  sanat ve kültürel etkinlikleri sahne sanatlarıyla da süsleyerek,
opera, çağdaş dans, tiyatro, Görsel Sanatlar, film, edebiyat ve Multimedya gibi çeşitli atölye çalışmaları, sergiler ve konferanslar da dahil olmak üzere geniş kapsamlı bir festival oluyor.  Dünyanın dört bir yanından insanlar hem görev almaya hemde izlemeye geliyor. Bizde bu festivale davet edilen ülkelerden biriydik.  Ülkemizi en iyi şekilde tanıttık. Hatta o yıl Cervantino Festivalinin en ilgi çeken ülkesi biz olduk, öyle ki basında bizlere sık sık ve geniş yer verildi.




San Cristóbal

San Cristóbal, Meksika’daki en güzel koloni şehirlerinden biri kabul edilir. Jovel Vadisi’nde kurulan bu şehir, arnavut kaldırımlı sokakları, kiliseleri, küçük meydanları, kırmızı kiremit damlı evleri ve çiçek dolu bahçeleri ile ünlü.

SAN JUAN CHAMULA

San Juan Chamula, bir kasabadır.  Burada Maya dillerinden Tzotzil dilini kullanan Tzotzil Mayaları yaşamakta. Kasaba, Meksika’da özerk bir yapıya sahip ve kendi askeri ve polis teşkilatı var. Kasabada fotoğraf çekmek hoş karşılanmıyor. İnanışları gereği çoğu yerli ruhlarının fotoğrafla çalınacağı inancıyla fotoğraf makinesini görünce sırtını dönüyor. Kilisede fotoğraf çekmek kesinlikle yasak. Fotoğraf çekenlerin kasaba dışına çıkarılacağını hatırlatayım.

ZİNATACAN

Zinatacan, dağlık bölgede kurulmuş, San Cristobal’den 7 km. uzaklıkta küçük bir köy. Zinatacan “Yarasalar Vadisi” anlamına geliyor. Köyün tarihi, tuz madenlerinin keşfedildiği Aztek dönemine kadar uzanıyor. Günümüzde ise en büyük gelir kaynağı çiçekçilikmiş. Bölgedeki diğer köyler gibi Zinatacan halkı da özgün kıyafetleriyle tanınıyor. 


Kıyafetlerin tamamı gördüğüm kadarıyla el yapımı  ve pembe, mor renkler hakim. Burada koyunlar kutsal kabul ediliyormuş. İyi davranıp, korunuyor ve öldüklerinde aile üyelerine yapıldığı gibi yas tutuluyormuş.

EL SUMIDERO KANYONU

Yerliler, bu büyük boğazı El Sumidero (kanal, oluk) diye adlandırıyor çünkü Grijalv Nehri’nin bu kanyon içinde büyük bir mağaraya döküldüğünü düşünüyorlar. Bölgedeli Chiapa yerlileri İspanyol işgalci Diego de Mazariegos’a boyun eğmek yerine zirverlerden kendilerini boşluğa atmayı tercih ettikleri için burası ünlü. Sumidero Kanyonu, şelaleri, hızlı akarsuları ve girdaplarıyla geçilmesi çok tehlikeli bir yermiş. Şimdi ise barajdan dolayı  suyun yaklaşık 330 m. yükselmesi nedeniyle Chiapa de Corzo’dan kalkan tekneler sakince yol alabilmekteler.
Kıyılarında küçük timsahlar görülebilen 25 kilometre uzunluğundaki ve yer yer 1000 metreyi bulan falezleri ile Sumidero, Meksika’nın en etkileyici kanyonu.

Merida

Yucatan Eyaletinin başkenti olan Merida, Atlas Okyanusu’na yakındır. Yucatan Yarımadası tarihi öneme sahip bir şehir.  Maya Uygarlığı burada yaşamış. Görkemli kilise binaları, tek ya da iki katlı evleri, daracık taş sokaklarıyla Merida birkaç önemli Maya antik kentini içeren rotanın (Puuc Rotası) başlangıç noktasında yer alıyor. Yazları ısı 40 dereceyi buluyor ve sivrisinekler peşinizi bırakmıyor. Ama Progreso bölgesindeki plaj sadece 40 dakika mesafede. Onun dışında hava hep limonata kıvamında. Şehir temiz ve sessiz. Ayrıca düz, yokuş yok. Bu nedenle her yere ulaşmak kolay. Şehirde eğlence neredeyse bedava; parklarda dans edebilir, sokaklarda gitar konserlerine rastlayabilirsiniz. Merkezdeki park alanında her cumartesi gecesi ücretsiz sahne şovları sergilenmekte.



Meksika’da her şehir ayrı bir çekicilikte ve kendine özgü ışıltı içinde denilebilir. Altın rengi kumsalları ve göz kamaştıran mavilikteki Pasifik Okyanusu ‘na doyum olmuyor. Müzik kültürü ve çok renkli yerel kıyafetleriyle de göz kamaştıran bir zenginlikte. 





Benim gibi alışveriş canavarları için açık hava alışveriş yerleri çok güzel . Ziyaret ettiğiniz Meksika şehirlerinde bu pazarları sakın ihmal etmeyin derim. Renkli pançolar, halı ve kilimler,  sombrero (Meksika yerel şapkası), 




küçük şişelerde hediyelik tekilalar  hem kendinize hemde sevdiklerinize hediye almak için çok güzel.

Ülkemden çok çok uzaktaki bu ülkeyi 20 gün boyunca gezme imkanı buldum. Bunun için kendimi çok şanslı görüyorum. Ama daha gezilecek bir çok yer vardı. Çok istememe rağmen maalesef diğer yerleri görme şansım olmadı. Meksika seyahat gözlemimi kısaca şöyle özetleyebilirim. Tarihiyle, yemekleriyle, kültürüyle, doğasıyla Meksika asla sıkılmayacağınız, muhteşem bir ülke, her ne sebeple olursa olsun mutlaka ziyaret edin…

Sevgiyle kalın.

18 Kasım 2015 Çarşamba

VARİS

Bu makale, her gün yaşadığımız mücadelede bize eşlik eden sadık ve özverili arkadaşlarımıza, yani bacaklarımıza atfedilmiştir:)

Çoğu zaman bacaklarımızın varlığının değerini unutarak hak ettikleri önemi ve özeni göstermeyi çok fazla ihmal ediyoruz.

Bacaklarımıza değer vermeyi ve daha fazla özen göstermeyi öğrenmeliyiz. Günlük yaşantımızda sıklıkla karşılaştığımız sorun, bacaklarımızdaki zayıf kan dolaşımı sıkıntısıdır. Zayıf kan dolaşımı; kaşıntı ve estetik sorunlar gibi çeşitli rahatsızlıklara ve bundan da kötüsü ağrıya, sakatlığa ve tromboz gibi komplikasyonlara yol açabilir.

Tromboz; kan damarı içinde, emboliye(kan akımıyla vücutta dolaşan bir kan pıhtısı) dönüşme riski olan bir kan pıhtısı oluşmasına verilen isimdir. Bu durum ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir ve hatta ölümcül olabilir.








Varisli Nedir ve Nasıl Oluşur?

Varis, damarlarda biriken kan yüzünden damarların genişlemesi sonucu oluşur ve damar tıkanıklığına yol açar. Genellikle çeşitli genetik ve hormonal faktörle sonucu ortaya çıkar ve en çok kadınlarda görülür. Hastalığın gelişimine katkıda bulunan diğer faktörlerden bazıları; obezite, hamilelik ve bütün sağlıksız alışkanlıklardır. Bu faktörlerin tümü uygun kan dolaşımının gerçekleşmesini engeller ve kan birikimine neden olan damarların büyümesine yol açar.

  

Nasıl Önlem Alınır?



- Öncelikle uzman bir doktara giderek yardım almamız gerekmektedir.
- Günde en az 30 dakika yürümek bacak sağlığı için çok yararlıdır.
- Varisli damarların oluşumunu önlemek için, yüzme ve uzun süre bisiklet kullanmak önerilir. Dinlenirken yapabileceğiniz en iyi şey, kan akışını hızlandırmak ve böylece kan birikimini engellemek için bacaklarınızı yukarı kaldırmaktır.
- Bacakları fazla sıcağa maruz bırakmaktan kaçınmak lazım. Ayrıca, kan dolaşımını kısıtlayan dar pantalonlar yerine bol ve rahat kıyafetleri tercih etmek daha iyi olacaktır.
- Varisi olanların ağda yapması kesinlikle önerilmez. Çok sert ve kaba şekilde yapılmaması şartıyla masaj faydalı olacaktır. Ancak bir uzman tarafından yapılması gerekmektedir.
- E vitamini önerilmektedir.
- Haricen kırmızıbiber kremi uygulamak, tedavi etmeye yardımcı olabilir.
- Niyasin (B3 Vitamini) damarları rahatlatır ve kan dolaşımını hızlandırır.
- Enginar özü, atardamar basıncını azaltır ve damar sertleşmesini önler.



- Mabet Ağacı (Ginkgo Biloba): Damarları incelterek kan dolaşımın hızlandırma yeteneğine sahiptir.
-Sarımsak: Kan pıhtılarının oluşmasını önlemeye yardımcı olur.
- Kedi Pençesi: Kanın pıhtılaşma özelliğini azaltır.
-At Kuyruğu: İdrar sökücüdür. Ve kan dolaşımını hızlandırır. Atkuyruğunun özünü çıkartmak için, 100 gr. Kurutulmuş atkuyruğunu 1 lt. suda 30 dakika kaynatın. Günde birkaç bardak için.
-Cadı Fındığı (Güvercin Ağacı): Cadı Fındığı ile bacaklara masaj yapmak veya ovmak, şişmiş damarlar yüzünden bacakta oluşan ağrı ve şişliklere iyi gelir.
-At Kestanesi: 1 bardak suyun içine 1 yemek kaşığı at kestanesi özü katın. Günde birkaç bardak için. Yada aktarlarda satılan at kestanesi kremi alarak varisli bacağa masaj yaparak uygulayın.
- Argan Yağı: çiğ olarak salatalarda tüketilebilir. Yada gene masaj yaparak sürülebilir.
-Söğüt: 1 tatlı kaşığı söğüt özünü 1 su bardağı suda demleyin. İki günde bir içilmelidir.

Tekrar belirtmem gerekir ki: bu makaleyi bilgi amaçlı sizlerle paylaşmış olup, varis rahatsızlığı olanların öncelikle uzman bir doktora gözükmelerini tavsiye derim.

UYARI : Bu blog da  yer alan yazı, haber, makale, video, yorum ve tüm tıbbi bilgiler sadece genel bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgiler zamanla geçerliliğini kaybedebilir. Blog da yer alan bu bilgiler hiçbir zaman doktor muayenesinin yerini alamaz, doktor muayenesi ve tedavisi yerine kullanılamaz, kişisel teşhis ve tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilemez. Bitki Ansiklopedisinde ve haberlerde yer alan bilgiler sadece bilgilendirme amaçlıdır, uzmana danışmadan bilinçsiz kullanımda ilaçlarla etkileşime girerek ciddi yan etkiler oluşturabilir, başka bir hastalığı tetikleyebilir veya bir organınıza zarar verebilir. Sağlığınızla ilgili durumlarda lütfen uzman bir doktora danışınız. Blog, uzman bir doktora danışılmadan yapılan herhangi bir uygulamadan doğabilecek zarardan sorumlu tutulamaz. Blogu ziyaret eden, yorum yapan kişiler, bu uyarıları kabul etmiş sayılacaktır.

17 Kasım 2015 Salı

ISPANAKLI TAVUK SARMA



Malzemeler

6 adet tavuk kalça (dövülmüş ve inceltilmiş)
1/2 çay bardağı sıvı yağ 
1/2 kilo ıspanak
1 adet orta boy kuru soğan
1 adet orta boy havuç
Tuz, karabiber, pul biber, köri ( isteğe bağlı)

Sos için

1 küçük soğan
1-2 diş sarımsak
1 yemek kaşığı un
2 yemek kaşığı salça

Yapılışı:

Bir tavaya yağ, küp küp doğranmış soğan, rendelenmiş havuç ve ince doğranmış ıspanak konup, orta ateşte sotelenir. Pişmeye yakın baharatlar eklenir ve ocaktan alınır.
Tavuk pirzolasının üzerine yapmış olduğumuz bu harçtan 1 yemek kaşığı kadar koyup, rulo şeklinde tepsiye koyup 180 derecede pişiriyoruz. 
Sos için verilen malzemeleri karıştırılıp pişiricez ve koyu bir sos elde edicez. Bu sosu pişen tavuklarımızın üzerine sürüp tekrar 10 dakika fırına sürücez. Kızardıktan sonra servise hazırdır.
Afiyet olsun :)

Not: Aynı tarifi ıspanak yerine mantar ile de yapabiliriz.

ANILARDA SİNGAPUR ❤️




Yıllar önce TÜTAV (Türk Tanıtma Vakfı) ile iki kez gitme şansı bulduğum bu güzel ülkeye hayran kaldım. Birinci sefer Singapur'da düzenlenen festivale katılmak için çeşitli ülkelerden gelen guruplarla birlikte bizde ülkemizi temsilen orada bulunduk. Festival Singapur'un en meşhur caddesi olan Orchard Road Caddesinde yapıldı. Cadde festival için trafiğe kapatılarak yol boyunca ışıklandırma, rengarenk süslemeler ve müzik eşliğinde gece boyunca devam etti. 






Gerçekten müthiş bir festival oldu... Burada 1 hafta kaldıktan sonra Malezya'ya geçtik...




İkinci sefer,  40 kişilik ekibimizle Sentaso Adasında “Türk Kültür Haftaları” olarak düzenlediğimiz etkinliğimize, halk dansları, sema, defile, özgün Türk müziği, Türk mutfağı, geleneksel el sanatları ve sergiler ile ülkemizi en iyi şekilde temsil ettik. Burada büyük ilgiyle karşılandık. Bizlere görsel ve yazılı basında büyük yer verildi. Bu tür etkinliklerin Singapur halkıyla Türk halkını birbirine yakınlaştırdığına inanıyorum... 

Şimdi gelelim bu güzel ülkeyle ilgili gezi amaçlı anılarımı paylaşmaya;




- Ülkenin simgesi Merlion. Yani gövdesi balık, başı aslan şeklinde olan mitolojik bir kahraman. Balık gövdesi ülkenin deniz ve balıkçı bir ülke olduğunu, aslan başı ise aslanlar ülkesi olduğunu simgeliyor.

-Etrafı Hint Okyanusu'nun suları ile çevrili bu küçük ada devletinin bir zamanlar toprakları tamamen tropikal ormanlarla kaplıymış. Bugün bunların %85'i yok
olmuş. Bu durum hayvan popülasyonlarını da olumsuz etkilemiş. Doğal kaynakları sınırlı olan ada, dışa bağımlı. Singapur'un Hint Okyanusu ile Güney Çin Denizi arasındaki stratejik konumu, hem küçük çapta hem de büyük petrol rafineri merkezlerinde birine ev sahipliği yapmaktadır.


Bu kadar genel kültür yeter deyip gezi notlarıma başlıyorum…

Türkiye’den 11 saatlik bir uçak yolculuğu ✈️ sonrasında vardığımız Singapur’da ilk dikkatimi çeken şey nemli, çok sıcak ve bunaltıcı bir havanın olmasıydı 

Singapur çok düzenli, çok modern, güvenli ve temiz bir şehir. Nüfus ağırlıklı olarak Çinliler olmak üzere Malaylar ve Hintlilerden oluşuyor. Bazı katı kurallar uygulanıyor. Örneğin sokakta bile sigara içilemiyor. Sakız çiğnemek kesinlikle yasak. Hediye olarak bu yasaklarla ilgili Tişörtler bulmanız münkün (biz bol bol aldık)

Singapur halkının gelir seviyesi yüksek ve genellikle yemeklerini dışarıda yemeyi seviyorlar.

Çince ile İngilizce resmi dil hemen herkes biliyor. İngilizce olmayan ne tabela ne de menü bulunmuyor.

Trafik İngiliz sistemine göre soldan akıyor.

Metroya MRT deniliyor. Hemen her yere ulaşabilirsiniz. Eğer metro kullanmayı düşünüyorsanız, havaalanından çıkmadan, kendinize bir bilet edinebilirsiniz. Bileti yolculuk bitince atmayın çünkü depozit alınıyor, onu da yine bileti otomata vererek geri alıyorsunuz. Bittikçe doldurtuyorsunuz. Otobüslerde de geçiyor.

Otobüs veya metroda gidilen mesafeye göre ücret veriyorsunuz. O yüzden, ikisine de bir kere binerken kartı okutuyorsunuz, bir de çıkarken. Aradaki mesafeyi ölçüp ona göre bir ücret düşüyor. Eğer basmazsanız, en uzak mesafe ücreti alıyor. Bu arada otobüsler klimalı ve konforlu. 

Taksiler çok güvenli,hemen taksimetre açıyorlar. Sürücünün kimlik bilgileri görünür yerde bulunuyor. Ancak Orchard Road gibi kalabalık yerlerde bir saate yakın taksi beklemeyi göze almalısınız. Çünkü yoldan taksi çeviremezsiniz sadece belirlenmiş taksi duraklarında duruyorlar.
Orchard Road, çok büyük ve ünlü markaların tamamının bulunduğu bir alışveriş caddesi. Benim gibi alışveriş canavarları için cennet diyebileceğiniz bir yer. Cıvıl cıvıl, sağlı sollu alışveriş merkezi, cafeler var.


Orchard Road
Her yerde alışveriş merkezi demiştim ya, dolayısıyla dünyadaki her marka var. Metroda bile herkesin kolunda Louis Vuitton, Gucci çantalar, Rolex, Omega saatler…Her marka, abartısız. Herşeyin en son modelleri de mevcut. Zaten Singapur için “Birleşmiş Milletler’de koltuğu bulunan tek alışveriş merkezi” diye yazıyordu rehberde: )

Elektronik denince, Little India bölgesinde  Mustafa Center 24 saat açık olduğu için sabah saatlerinde bile alışveriş yapabileceğiniz ilginç bir yer. Birkaç bina yer altından ve üstünden birbirine bağlı. Hemen her şey var.
Elektronik alacaklara uyarı. Malezya’daki kadar olmasada buradada geçerli olan bir şey,  aman dikkat Satıcıların sözlerine çok aldanmayın. Sizin istediğinizi değil de kendi istediklerini satma konusunda çok profesyoneller. Örneğin küçük bir üçkağıtla istediğiniz makinenin değilde onun önerdiği makinenin daha iyi fotoğraf çektiğini iddia eder ve ispatlar!.Gitmeden ne alacağınıza net karar verin ve sakın öylemi dur bakayım göster'' demeyin,yoksa aldanma olasılığınız çok yüksek. Ayrıca bu işi yapan Bangladeşlilere de pek güvenilmiyor. Çok abartılı ucuz fiyat verirlerse hemen oradan uzaklaşın.Yoksa kutunun boş çıkması yada kullanılmış,kırık bir cihazla dönmeniz işten değil. Size tavsiyem Sim Lim Square. Bu iş merkezi tamamen elektronikçi. Yine de unutmayın kutu içindeki cihazı açıp kontrol etmeden almayın.Bugis metro istasyonu buraya en yakın istasyon.

Bir de Funan diye bir elektronik market var. Amerika’ya göre fiyatlar pahalı, ama Türkiye’ye göre daha uygun.

Çin Mahallesi’nde, bir çok katlı mağaza var. Upper Cross Road’un üzerinde girişi olan. Kaliteli Çin ürünleri bulabilirsiniz, antikalar, çay takımları, biblolar, taraklar, ipekler, çaylar…Hıı bu arada mağazalarda vergi iadesi almanız mümkün. %7 tax free oluyordu.


Boat Quay , Clark Quay Singapur nehri yanında trafiğe kapatılmış bir kaç sokaktan oluşan bir eğlence kompleksi. Bar, disco, cafe ve restaurantlar hep burada. Lezzetli durakların adresi. Tüm dünya mutfaklarını ve tabii deniz mahsullerini bulabilirsiniz. En meşhur yemeklerinden biri chili crab (Chili soslu yengeç denebilir). Uzak Doğu Mutfağı’nı sevmeyenler içinde tabiki  Mc Donalds, Burger King her yerde

Boat Quay

Sokakların üzeri yağmur tedbiri olarak kapatılmış. Nehrin Clark Quay in karşısına düşen kıyısı beton basamaklarla çevrelenmiş,  o basamaklarda karşıdan yükselen müzikler eşliğinde para ödemeden geceyi eğlenerek değerlendirmek mümkün.

     
Buddha Tooth Relic Temple and Museum

Hindu tapınağı Sri Mariamman Temple pazarın içinde Pagoda str.da yer alıyor.Hindu tapınağının yer aldığı South Bridge Road üzerinden yürüyerek Buddha Tooth Relic Temple and Museum a ulaşabilirsiniz. Bu tapınak hem ibadete açık hem de bir müzesi var.



Sri Mariamman Temle.
Sri Mariamman Temple ayakkabı ile girmek yasak. Dışarıda bırakmalısınız. Singapur güvenilir bir yer olsa bile caddenin ortasında ayakkabı bırakmak istemezseniz bir poşet ile yanınıza alabilirsiniz.


Museum da adından anlaşıldığı gibi hem müze olarak kullanılıyor hem de ibadete açık. Bu nedenle kolsuz kıyafetlerle girilemiyor. Yanınızda uygun kıyafet yoksa şal veriyorlar.

Gece yapılan bir safari var, Night Safari. Vahşi hayvanları yakından görme şansınız varmış ama maalesef ben katılmaya zaman bulamadım

 Vee sıra Singapur’un en çok turist çeken yeri Sentosa adası. Ana adaya çok yakın. Bir köprü ve camdan teleferikle Singapur a bağlanıyor. Biz Cable Car denen teleferikle geçtik.

Manzara çoook güzel.

Sentosa'da kumarhaneler, oteller, dev akvaryum Underwater World, Dolphins Show, Insects&Butterfly park, plajlar, cafeler ve Universal Studios yer alıyor. Ada içinde ücretsiz ulaşım var. Resimdeki tren  ile. 

Adada denize girmek  mümkün. Muhteşem kumsalı ve denizi var kesinlikle denize girmenizi tavsiye ederim.





- Ayrıca adada Songs of the Sea , Lake Dreams ve Crane Dance olmak üzere çeşitli şov ve gösteriler sergileniyor.Biz Songs of the Sea ye katıldık, keyifli bir gösteriydi.




Bence mutlaka görülmesi gereken bir yer de Botanik Bahçesi. Orchard Road’a yakın bir mesafede girişi var. O kadar güzel bir park ki…. Cins cins ağaçlar, çiçekler, bir göl ve içinde kuğular. Çimenlerin üzerinde grup grup insanlar, piknik yapanlar, spor yapanlar… 






Parkın içinde, bir de Orkide Bahçesi (National Orchid Garden) var, mutlaka ve mutlaka gezmenizi öneriyorum. Cins cins, renk renk orkideler, insan elinden çıkmış harika düzenlenmiş bir bahçe.




Son olarak şunu söyleye bilirim ki; beni  yemyeşil doğası ile büyüleyen , modern şirin ve çok düzenli olan bu ülkeyi çok sevdiğimi belirtmek istiyorum. İki kere gitme şansına sahip biri olarak da, gitmeyi düşünenlere diye bilirim ki "uzakdoğu da görülmesi gereken cennetlerden biri burası ve kesinlikle gidilmeli"




ORİJİNAL İTALYAN PİZZA 🍕

Merhaba, Pizzayı sevmeyen yoktur diye düşünüyorum. İtalyanların en meşhur yemeklerinden olan Pizza ülkemizde de  sevilerek yenen bir yiyec...