30 Mart 2015 Pazartesi

YAĞMUR SONRASI

 

Umut tükenmiş gibi görünse de ikinci şans her zaman vardır …

Ya Yoksa ?





Anne genç ve güzel bir kadın aynı zamanda zengin bir ailenin kızı.
 Oysa Anne bu ayrıcalıklarından rahatsız ve korunaklı fanusundan çıkmak istiyor. En yakın arkadaşı Kitty ile birlikte mesleğini, yani hemşireliği yapmak üzere savaş bölgesine Güney Pasifik'teki Bora Bora adasına gidiyor. 

Anne , arkasında yakışıklı nişanlısını bırakmıştır . Bu görev ona gerçek aşkının Gerard mı olduğunu gösterecektir.
Savaş zamanında alevlenen aşkı ve onu Seattle da bekleyen nişanlısı Gerard arasında bir seçim yapmak zorunda ama hayat ona bir seçim şansı vermeyebilir de, 
herkes gibi hayatı değişen Anne kan, acı, ölüm ve aşkla tanışıyor.

Olayların nasıl ilerlediğinden çok fazla bahsetmek istemiyorum bu yüzden şu kadarını söylemek zorundayım bu hikayede hiç kimse tek başına suçlu değildi. Anne aşkı için savaşabilirdi, Westry asla vazgeçmeyebilirdi isteseydi Anne'i bulabilirdi. Yaşananlar dokunaklı olsa da aslında herkesin birazda kendi tercihiydi. Yağmur sonrası 1940'larda geçen aşk, ihanet, arkadaşlık, insanlık ve savaş hakkında yazılmış, göz kamaştırıcı bir roman.

Keyifli okumalar..

16 Mart 2015 Pazartesi

SARAH JIO JIO’NUN KİTAPLARINDAN GÜNDÜZ SEFASI









Sarah JIO'nun bu kitabında da yine iki zaman diliminde, iki farklı hikaye anlatılıyor. İkisinin de ortak yanı aynı yerde geçmeleri. Evet bu kitabını da kısa sürede ve zevkle okudum. Ama bana sorarsanız "Böğürtlen Kışı" öykü olarak daha güzeldi. Kısaca konusu;
Hikayenin geçmiş zaman ki kısmında Penny adında genç ve güzel bir ev hanımı var. Çok ünlü bir ressam ile evlenir. Kocası ondan yaş olarak bayağı büyük ve ondan daha çok işi ile zaman geçirmektedir. Penny'de göl evi olarak sayılan yüzer evinde genelde yemek ve kurabiye yaparak zaman geçirmektedir. En iyi dostu sorunlu bir anne ve babası olan ufak Jimmy'dir. Bir de işi tekne yapmak olan Collins ve  ona karşı ilgi duymaktadır. Fakat Penny kocasına sadık bir kadındır. Zamanla kocasının onunla daha az ilgilenmesi, zamanının çoğunu resim yaparak geçirmesi  Penny'i Collins'e karşı ilgi duymasına neden olur. Çok istediği Frank Sinatra konserine kocası bilet alıp sonra da iş bahanesi ile götüremeyeceğini söyler. Ve Collins'le gitmesini teklif eder. Penny önce karşı çıksada o geceye Collins ile gider ve romantik bir akşam geçirirler. İlerleyen günlerde  birbirlerine karşı yakınlaşmaya başlarlar. Penny  kendi için karar verir . Collins ile onun yeni yaptığı Catalina adlı teknesiyle kaçma planları yapıp, tüm dünyayı dolaşacaklardır. Fakat o gün geldiğinde Penny'i bir sürpriz beklemektedir.


Hikayenin gelecek zaman kısmında ise, Ada karakterini tanıyoruz. Ada New York'da çalışan çok ünlü bir gazetecidir. Çok yoğun çalışmaktadır. Bu yüzden çoğu zaman eşine ve çocuğuna vakit ayıramamaktadır. Yine bir iş gezisi sırasında işini yaparken bir kaza olur ve bu kaza sonucunda eşini ve çocuğunu gözünün önünde kaybeder. Ölümlerinin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen Ada bunu atlatamaz ve son olarak doktorunun tavsiyesi üzerine New York'u bir süreliğine terk eder. Seat'le de bir yüzer ev kiralar. Komşuları ona karşı çok sıcak davranır. Özellikle Jimmy ve yemek fotoğrafçılığı yapan Alex.
Ada şans eseri  kiraladığı bu yüzer evde yıllar önce yaşayan Penny'nin ansızın ve gizemli bir şekilde ortadan kaybolduğunu öğrenir. O zamanlar küçük bir çocuk olan Jimmy dahil hiç kimse bu olay hakkında konuşmak istemez. Dahası tüm tekneler caddesi yaşanan olayı anlatmamak için büyük çaba sarf ederler. Ada kendi evinde Penny'e ait  eski bir sandık bulur ve merakı daha fazla artar. Gazetecilik duyguları ile Ada Alex 'in yardımı ile olayı araştırmaya başlar. İşin derinliklerine indikçe Tekneler Caddesinin göründüğü kadar masum ve huzurlu bir yer olmadığını görür.
Tıpkı Sarah JIO'nun diğer kitaplarında olduğu gibi okuyucuyu sürpriz bir son beklemektedir...

15 Mart 2015 Pazar

TAHİNLİ KURABİYE

Malzemeler
1 su bardağı tahin
1 su bardağı zeytin yağ
1 su bardağı pudra şekeri
1 su bardağı dövülmüş ceviz
4 su bardağı un
1 paket kabartma tozu

Yapılışı
Bütün malzemeyi bir kapta yoğuruyoruz. Yağlı kağıt serilmiş tepsiye ceviz büyüklüğünde toplar yaparak diziyoruz. 180 derecede önceden ısıtılmış fırında pembeleşene kadar pişiriyoruz. 
Afiyet olsun .




13 Mart 2015 Cuma

RUS SALATASI



Malzemeler

2 adet havuç (küp küp doğranmış)
3 adet patates ( küp küp doğranmış)
1- 1,5 su bardağı bezelye (konservede olabilir)
5 adet salatalık turşusu ( küp küp doğranmış)
Mayonez

Yapılışı
Patates ve havuç tuzlu suda kaynatılır. Bezelye ayrı bir kapta kaynatılır. Haşlanan malzemeler süzülüp bir kaba konur. Ben patatesin bir kısmını ezip ayırıyorum. Ayrı bir kapta mayonez ve ezilen patetes karıştırılıp, içine haşlanan diğer malzemeler ile turşu katılır. Servis tabağına alınıp süslenir.

Afiyet olsun 😊

GEZİ NOTLARIMDAN DÜSSELDORF BOOT SHOW





      

                                                            

                  
      İş için Ocak ayında Almanya’nın Düesseldorf kentindeki Boot Show Fuarına  katılmıştım. Benim için gerçek anlamda bilgi sahibi olmama yardımcı oldu. Bu fuarla ilgili notlarımı sizlerle paylaşmayı istiyorum; 


    Avrupa’nın en büyük fuar merkezi olma özelliğine sahip olan  Boot Show Organizasyonu  toplam  213.000 m²’lik alana  sahip Duesseldorf Fuar Alanında  düzenlenmektedir. Fuar alanında toplam 17 salon bulunmaktadır. 2014 yılındaki fuara 60 ülkeden 1661 katılımcı, toplam 1700 yat ve bot sergilenmişti.
        

                                                    
   Ülkemizden yatçılık bölümünde 20 katılımcı ile 300 m²  lik alanda ve dalış bölümünde 9 katılımcı ile 80 m² lik alanda olmak üzere, toplam  380 m² alanda 29 katılımcıyla  temsil edilmişti.

    Dünyanın karada düzenlenen en büyük fuarı olan Düsseldorf Boot Show  sergilenen ürünlerin çeşitliliği, ziyaretçi zenginliği, kaliteli fuar alanı hizmetleri ve göz kamaştıran atmosferi ile yerli ve yabancı tüm sektör ilgilileri, deniz tutkunları, medya mensupları ve ziyaretçilerden  bana göre tam not aldı.  


      Yelkenlilerden, süper ve mega yatlara, motorlu - motorsuz deniz araçlarından, deniz sistem, cihaz, donanım ve aksesuarlarına, dalış malzemelerinden, marinalar ve eğitim kurumlarına kadar tüm denizcilik sektörünü bir araya getiren bir fuardı.


Luxury motor yacht Princess 98 showcased at Dusseldorf Boat Show 2013
 Mega yat

Princess 98 Superyacht - Saloon

Mega yatın salonu

         Bu fuarda benim en çok ilgimi çeken kısım tabi ki birbirinden şık, gösterişli ve lüks yatlardı. Tek kelimeyle mükemmeller. Sergilenen yatların dışı ayrı güzel, içi ayrı bir güzeldi. Özellikle mega yat dediğimiz gemiden küçük, yattan büyük olan ultra lüks yatların içini gezdiğimde insan kendini bambaşka bir dünyada hissediyor.:) yattaki kamaraların içi son derece kullanışlı ve lüks.  Herşey en ufak ayrıntısına kadar hesap edilerek  dizayn edilmiş. 1.000 Dolar’dan 3.8 milyon Dolar’a kadar geniş fiyat aralığındaki deniz araçlarının bazıları hız ve manevra yeteneğiyle öne çıkarken, bazıları sıra dışı tasarımları ve konforlarıyla büyüledi.

 

Yacht IMPERIAL PRINCESS -  Bridge deck Dining




Yacht IMPERIAL PRINCESS -  Double Cabin  Double Kabin
       Kısacası, yolu düşen herkesin bu fuarı görmesini kesinlikle tavsiye ederim:)



Princess 82 superyacht - Image courtesy of Princess Yachts International


11 Mart 2015 Çarşamba

KÜÇÜK MUCİZELER DÜKKANI


kucuk mucizeler dükkanı

                 
                  Bu kitapta hikaye bir örgü dükkanında başlıyor ve oradan dört arkadaşın hayatlarına akıyor.
            Okurken, zaman zaman onların eline örgüyü aldıkları masada sanki kendime de bir sandalye çektim... Dört kadın, dört ayrı hikaye ve dört ayrı yaşam. Hayatımızda ters giden şeyler olsada umudumuzu kaybetmeden yaşamamız gerektiğini ve hayata hep pozitif yaklaşmanın önemli olduğunu vurgulayan. Bir nefeste okuyup bitireceğiniz, içinizi ısıtacak bir kitap. Tavsiye edilir:)
            Kısaca konusu; Kitap 4 kadının hayat hikayesini konu alıyor. Lydia Hoffman, Jacquelıne Donovan, Carol Gırard ve Alıx Townsend. Bu kadınların yolu bir şekilde Lydia'nın sahip olduğu "Bir Yumak Mutluluk" adlı örgü dükkanında kesişiyor. Lydia hayatında iki kez kansere yakalanan ve babası sayesinde kanseri yenen biri. En büyük hayali ise hasta olduğu yıllarda vakit geçirmek için uğraştığı örgü örmek ve bir dükkan açmaktır. Bu hayalini günün birinde küçük bir kasaba da gerçekleştirir. Jacqueline ise suratı çok fazla gülmeyen, zengin bir kişidir. Günün birinde oğlu onun istemediği bir kişiyle evlenir ve bir de ondan çocuk sahibi olur. Jacqueline gelinini hiç sevmez fakat iyi bir babaanne olacağına inanır ve torunu için bir battaniye örmeye karar verir. Bu yüzden de Lydia'nın açacağı kursa üye olur. Carol ise çocuk özlemi olan, her türlü denemeye rağmen çocuğu olmayan bir kişidir. O da Lydia'nın açacağı kursa üye olur ve ilk yapacakları işin bebek battaniyesi olduğunu öğrenince bunun bir işaret olduğuna karar verir. Alix hayatı zorluklarla geçen, para sıkıntısı olan, uçuk kaçık bir kızdır. Aldığı ceza sonucu topluma faydalı bir şeyler yapmak için o da örgü örmeye karar verir. Kitabın sonunda ise, Lydia'nın açtığı dükkan çok iyi iş yapar. Jacqueline gelinini sevmeyi öğrenir ve torununa çok iyi bir babaanne olur. Carol'un çocuk özlemi Alix sayesinde son bulur. Alix, Carol'a bir arkadaşının bebeğini verir ve onları mutluluğa kavuşturur. Alix ise çok istediği aşçılık kursuna gider ve Jordan ile mutlu bir hayatı paylaşmaya başlar.

10 Mart 2015 Salı

Avrupanın en iyi polisiye yazarlarından Arnaldur Indridasol'un SESLERkitabı

Avrupanın en iyi polisiye yazarlarından biri olarak kabul edilen Arnaldur'un kaleminden çıkan bu eser, bir katilin peşinde adım adım ilerlerken insan ruhunun en derin kuytularına da inmeyi başarıyor. Heyecanla okuyacağınızı düşündüğüm bir kitap.Konusu kısaca;

İzlanda'da noel arifesinde kentin en büyük oteli, Amerika ve Avrupa'dan akın akın gelen turistlerle dolup taşarken otelde bir cinayet işlenir.

Otelin kapıcısı, noel zamanlarında çocukları eğlendirmek için Noel Baba olan Gulli, tam kalbine aldığı bıçak darbesiyle öldürülmüştür. Cinayet masasından dedektif ve yardımcıları maktulü gördüklerinde bunun sıradan bir cinayet olmadığını hemen anlarlar. Çünkü herkesin otelin kapıcısı olarak bildiği Gulli'nin geçmişinde çok çok önemli bir sır gizlidir...

9 Mart 2015 Pazartesi

CİLT GÜZELLİĞİ VE SAĞLIĞI İÇİN BAŞARILI ÜRÜNLER

Belli bir yaştan sonra özellikle 35 ten sonra ciltte kollajen yapıda azalma başlıyor. Buda ciltteki elastikiyeti azaltıp cildin aşağıya doğru sarkmasına ve cilt ovalinin bozularak kişiye yorgun ve yaşlı bir ifade almasına sebep oluyor. Peki bu kollajen lifleri nedir?
Kollajen lifleri cilde gücünü ve dolgunluğunu verirler. Bu lifler kat kat veya dalga dalga, birbirine sarılmış kalın bir ağ tabakasına benzerler. İnsan yaşlandıkça derideki kollajen miktarı azalır. Bu nedenle cilt adeta boşalmış gibi görünür. Elastin ise cildin esnekliğini sağlar. Örneğin hamilelikte, derinin gerilmesini ve daha sonra eski haline dönmesini sağlayan lifler bunlardır. Elastin liflerin gerilmesi, kollajen liflerinin katlarını açarak onları da gerer. Elastin lifler gevşedikçe, kollajen lifler büzülürler ve yapıları deforme olur. Zaman içinde kolajen lifleri bozulur, sertleşir ve düzensiz bir şekilde karmakarışık düğümlere dönüşür. Bu arada elastin lifleri de esnekliklerini kaybederek sertleşirler. Bütün bunların sonucunda, cildin dolgunluğu kaybolur, üst tabakası incelir, neredeyse kemiklere yapışır. İçi boşalan ve desteksiz kalan cildimiz, yerçekiminin etkisinde kalarak sarkmaya başlar. Zamana yenik düşen cildimiz, kırışık, kuru, sertleşmiş, sarkmış mat bir hale dönüşür. Bu tahribatın en büyük nedenlerinin; güneş, serbest radikallerin etkisi, ciltte su ve yağ kaybı olduğunu kısaca belirtmeliyim.


Bu tür bir cildi tekrar nasıl hayata döndürürüz? En önemli mesele bu. Ne kadar erken başlarsak o kadar iyidir. Ama yine de bütün bunların zaman içinde sinsice, yavaşça oluştuğunu ve bir anda düzelemeyeceğini göz önüne almalıyız. Tazelenmek için biraz zamana, azimli olmaya ve birçok farklı uygulamaya ihtiyacımız olabilir. Tabii bütün bunlar hasarın miktarına bağlı olarak değişir.
Bir dünya para verdiğimiz kremlerin büyük bir kısmının içinde hyaluronik asit mevcuttur. Kırışıklık düşmanı mucizevi maddedir kendisi :) Bu maddeyi kremlerle cildinize uygulamayı değil de hap olarak içtiğinizi ve cildinizin içten beslendiğini düşünün. Bu noktada doğru ürünü seçmek gerçekten çok önemli...
 Bunun için Solgar ve Gnc nin çok başarılı ürünleri var. Estetik ameliyat türü şeylere başvurmadan önce bu ürünler de denenmeli diye düşünüyorum. Tabi bu benimkisi sadece kullanan biri olarak tavsiye niteliğinde....




Solga ın ödül almış olan Hyaluronic Acid 120 mg ın İçeriğinde BioCell Collogen II® Ekstresi bulunuyor. Hyaluronik asit ve içeriğindeki diğer maddeler ki -bunlar C vitamini, kondroitin sülfat ve hidrolize kollojen- bu ekstreden sağlanıyor. Yani tamamen doğal. Ayrıca sodyum içermektedir. Bu sodyum da doğal yollardan elde edilmektedir. Tabletlerin günde bir tane ve tercihen yemeklerle birlikte alınması tavsiye edilmektedir. 

 Bende bu ürünü 1 yıldır kullanıyorum. Gerçekten de çok başarılı. Ancak bu ay  bulmakta bayağı zorlandım. Eczacı çok talep olduğunu ve gümrükte problem yaşandığını söyledi. Aynı oranda başarılı olan bir ürün daha tavsiye etti.  Gnc nin Resvitale Collagen  1000mg. Biraz tereddüt etsem de aldım.


 BioCell Collagen® karışımı içeren özel formüldür. Biocell Collagen II®;  hidrolize kolajen, kondroitin ve hyaluronik asiti birarada  içerir. Resveratrol  ile güçlendirilmiştir.
Ben yaklaşık 2 haftadır kullanıyorum. Bence  buda Solgar gibi  çok başarılı. Cildim toparlandı ve aydınlandı. Tavsiye ederim 😌https://solgar.com.tr/urun/hyaluronic-acid-collagen-complex/1417




UYARI : Bu blog da  yer alan yazı, haber, makale, video, yorum ve tüm tıbbi bilgiler sadece genel bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgiler zamanla geçerliliğini kaybedebilir. Blog da yer alan bu bilgiler hiçbir zaman doktor muayenesinin yerini alamaz, doktor muayenesi ve tedavisi yerine kullanılamaz, kişisel teşhis ve tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilemez. Bitki Ansiklopedisinde ve haberlerde yer alan bilgiler sadece bilgilendirme amaçlıdır, uzmana danışmadan bilinçsiz kullanımda ilaçlarla etkileşime girerek ciddi yan etkiler oluşturabilir, başka bir hastalığı tetikleyebilir veya bir organınıza zarar verebilir. Sağlığınızla ilgili durumlarda lütfen uzman bir doktora danışınız. Blog, uzman bir doktora danışılmadan yapılan herhangi bir uygulamadan doğabilecek zarardan sorumlu tutulamaz. Blogu ziyaret eden, yorum yapan kişiler, bu uyarıları kabul etmiş sayılacaktır.


7 Mart 2015 Cumartesi

THE BALM ALIŞVERİŞİM


2014 balm 1


The Balm Türkiye piyasasına Gratisle girdi. Yurtdışında Sephora bünyesinde satılan oldukça pahalı bir marka...The Balm ın en hoşuma giden yanı allık ve pudralarının içinde paraben bulunmaması, şahhhane retro tarzı tasarımları ve uygun fiyatlara sahip olması. Benefit'le aynı ayar sayılabilecek bir kozmetik markası.

Gelelim bu günkü benim The Balm alışverişime 😍






The Balm Overshadow Mineral Eye Shadow - You Buy, I'Ll Fly

Hot Mama şeftali tonu allık, kusurları kapatıcı time balm concealer ve simli ister far olarak istenirse mat allığa ışıltı katmak için kullanılabilir Overshadow the sexpots les pin ups...bunlar gerçekten çok hoş kesinlikle tavsiye ediliiir 😉

BUKRE





Popüler bir kitap olmasından dolayı meraktan okudum... Kahraman Tazeoğlu'nun okuduğum ilk kitabıydı. Bence konu olarak basit ama sade bir dille yazıldığı içinde akıcılığı olan güzel bir aşk romanı. Okuna bilir...kısaca konusu; 

Bazı aşklar aşka ihanettir. Gizli aldatmalar, sevdiğin insanın üzerine basmadan çiğnemektir. Kaç kez çiğnendiğini hiç bilmiyordu Bukre. Sevgilisinin onu aldattığını öğrendiğinde dünyası kararmıştı. İstanbul’un dar sokaklarında dolaşıp durdu. Sonunda yorgun ve bitkin halde Selim’in yanına koştu. Selim, Bukre’nin okuldan arkadaşıydı, hatta mevcut en iyi arkadaşıydı. Öyle ki Selim, Bukre’yi Yavu Kuş olarak, Bukre de Selim’i Kuzu diye çağırırdı ve ne zaman bir dertleri olsa birbirlerine koşarlardı. Her zaman olduğu gibi Bukre, Selim’e terk edilmenin ve aldatılmanın acılarını anlatırdı. Selim de Bukre’ye platonik aşkını anlatırdı fakat platonik aşkının kim olduğunu hiç söylemezdi.

Selim, Bukre’yi bunalımdan kurtulmak için onu bir kampa götürür. Bukre kampta Cem ile tanışır. Cem kamp ateşinin yanında gitar çalarak Bukre’nin kalbini çalar. Sonunda birlikte olurlar ve Bukre yine mutlu hayatına geri döner.

Cem’in en büyük hayali albüm çıkartmaktır fakat bunun için yeterli parası yoktur. İmdadına Bukre yetişir ve bir şekilde gerekli parayı bulur. Fakat bu kez de albümü yapacak firma bulamaz. Bukre yine varını yoğunu vererek albüm çıkartıcak bir firma bulur. Cem Bukre sayesinde ünlü olur ve şöhrete kavuşur. Şöhret ile birlikte içki de gelir ve bir gün içkili iken Bukre’yi döverek hastanelik eder.

Bunun üzerine Bukre İzmir’e giderek Cem’den uzaklaşır. Cem ayrılığın acısı ile Bukre’yi onun en iyi arkadaşı ile aldatır. Bunun üzerine Bukre yeniden bunalıma girer ve imdadına yine en iyi dostu Selim yetişir. Selim Bukre’ye yardım etmek için İzmir’e gelir. Bu sırada Cem Bukre’den özür diler ve barışmak için elinden geleni yapar. Bukre de özrü kabul ederek Cem’e geri döner ama bu dönüş Selim’i yaralar. Bunun üzerine platonik aşkının Bukre olduğunu ona itiraf eder.

İtiraf karşısında şaşıran Bukre de kendi platonik aşkını itiraf eder ve ikili bir araya gelir. İkisi evlenirler ve iki çocukları olur. Bundan sonra onları mutlu ve mesut bir hayat bekler.

8 MART KADINLAR GÜNÜ

Dünya Kadınlar Günü


1914 yılı Kadınlar Günü afişi
Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü her yıl 8 Mart'ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür.[1][2]İnsan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır.

8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin  işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000'i aşkın kişi katıldı.26 - 27 Ağustos 1910 tarihindeDanimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.


8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını öneren Clara Zetkin(solda) Rosa Luxemburgile.
İlk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı fakat her zaman ilkbaharda anılıyordu. Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921'deMoskova'da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda (3. Enternasyonal Komünist Partiler Toplantısı) gerçekleşti. Adı da "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak belirlendi.Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960'lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri'nde de anmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etti. Birleşmiş Milletler'in sitesinde günün tarihine ilişkin bölümde, kutlamanın New York'ta ölen işçilerin anısına yapıldığı yazılmamıştır[3].

Türkiye'de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Türkiye'de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın, ve yığınsal olarak kutlandı, kapalı mekanlardan sokaklara taşındı. "Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programından Türkiye'nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" kutlanmaya devam ediliyor.

2015 İlkbahar ve yaz modası

1 - Süet

Süet, yaz sezonunda öne çıkan en önemli moda trendi olarak karşımıza çıkıyor. Tasarımcıların yaz için incecik süet kumaşlardan tasarladığı gömlek, etek  ve elbiselere ek olarak,  süetten yapılmış ayakkabı ve çantalar da bol bol kullanılacak.

2 - 70’ler

Hippi şıklığına hazır olun! 70’lerin bohem havasına dair hemen her şeyin geri dönüşüne tanıklık edeceğiz. Boho stilinde elbiseler, platform sandaletler, İspanyol paçalar, yamalı Jean’ler ve gökkuşağı renkleri gardıropları işgal edecek.

3 - Hâkî

Moda dünyası askeriyeden ilham almaya devam ediyor. 2015 yaz modasında etkisi görülecek bu akım, askeri giyimle bütünleşmiş hâkî rengi bir adım öne çıkarıyor.  Hâkî renkli trençkot ve parkalar sezonun mühim parçaları arasında yerini alacak.

4 - Püskül

Geçtiğimiz kışı etkisi altına alan püskül trendi, 2015 yaz sezonunda etkisi artırarak sürdürmeye devam ediyor.  Püskül, özellikle eteklerde dekoratif bir detay olarak kullanılacak.

5- Kareli desen

Retro akımlarla geri dönen en önemli detaylardan biri de kareli desen… Yani kareli desen artık sadece piknik örtülerinde kullanılmayacak. 1950’lerden ilham alınmış bu desen genellikle gömlek ve elbiselerde kendine yer bulacak.

6 - Beyaz

Beyaz rengin giyilmesi artık yaz-kış fark etmiyor. Birkaç senedir devam eden bu durum, bu yıl da yükselen bir moda trendi olarak karşımıza çıkıyor. 2015 yazından baştan ayağa beyaz görünümler başrol oynayacak.

7 - Dantel

Yaza romantizm katacak yegâne detaylardan biri dantel! Özellikle,  gelinliği andıran beyaz dantel elbiseler yaz sezonuna damgasını vuracak.

8 - Etek pantolon

Kısa paçaların hâkimiyeti 2015 yaz modasını etkilemeye devam ediyor. Bu kez daha bol ve rahat kesimleriyle dikkat çeken bu pantolonlar, büyük desenlerde kullanılacak.

9 -  Androjen

Kadınlar erkeklerin gardırobundan giyinmeye devam edecek. Maskulenliğin dibe vurduğu takım elbiseler 2015 yazına damgasını vuracak.  Mafya babalarından ödünç alınan Pinstripes desenler, Oversized ceketler ve maskulen kesimler gardıropları işgal edecek.

10 – Çizgiler

Yatay, dikey ya da asimetrik fark etmez, 2015 yazında çizgilerin istilasına uğrayacağız! Çizgili parçaların özellikle siyah ve beyaz renklerde kullanılması da bir diğer önemli detay… 

saclarda mucize yaratan maske

Aktardan alacaginiz saf hindistan cevizi yagindan 1 tatli kasigini bir kaba koyup benmari usulu eritiyoruz. Ben mikrodalgada eritiyorum . Biraz soguduktan sonra icine 1 tatli kaşığı biobola yagini da ekleyip karistirırıyoruz. Bu karısımı elimizle önce saç diplerimize friksiyon yaparak iyice yediriyoruz daha sonra uclarada surerek strec filmle sacimizi sariyoruz. Sabaha kadar bekletiyoruz. Zamanimiz yoksa 1 saat bekletip duruluyoruz. Haftada 1 kere uygulamak yeterli.

Bu maske ozellikle yıpranan saçlara ciddi anlamda onarım saglıyor. Sacların sağlıklı uzamasına yardımcı oluyor.




orijinal italyan tiramisu tarifi

Malzemeler:

1 adet hazır kakaolu kek ya da kedidili
3 adet yumurta sarısı
2 corba kaşığı un
4 corba kaşığı seker
2 su bardağı sut
1 paket vanilya
1 kutu labne peyniri

Sos için :

2 çorba kaşığı likor
1,5 su bardağı sıcak su
2 tatlı kaşığı nescafe
2 çorba kaşığı şeker

Yapılışı:

Öncelikke yumurta sarisi ,un ,şeker ,süt ve vanilya bir tencerede muhakkebi kıvamına gelicek şekikde muhalebi kıvamına gelecek şekilde sürekli karistirilarak pişirilir. Soguduktan sonra icine labne de eklenip mixerle cirpilir , bekletilir. Diğer tarafta bir kasenin icine sicak su , nescafe, şeker ve likor eklenip karistirilip sogutulur.
Kek ikiye ayrilip kekin alt kismina sos konularak islatilir krema da surulup kekin ikinci kati konur tekrar sosla islatildiktan sonra krema tamamen ustunu ve yanlarini kapatacak sekilde surulur.
Hazirlanan tiramisunun uzerine ince suzgecle cay suzgeci yani kakao serpilir. Tiramisu servise hazirdir.

Afiyet olsun :)

Böğürtlen Kışı bir nefeste okunacak kitaplar arasında...


444944Böğürtlen Kışı aşkı, umudu ve umutsuzluğu derinden anlatan muhteşem bir kitap. Bu öyküyü yüreklerinizden kolay kolay silip atamayacaksınız. (Tanıtım Bülteninden)
Böğürtlen Kışı , 18 Şubat 1978 doğumlu Sarah Jio’nun ülkemizde en çok sevilen romanlarından biridir. Daha küçük yaşta yazarlığa merak saran ve kısa hikayeler yazan Sarah Jio  şimdiden serleri bir çok dile çevrilen bir romancı olmuştur.
Özellikle romantik aşk romanları ile tanınan yazar Mart Menekşeleri isimli romanı ile  çıkış yapmış, bu eseri Amerika’da en çok satanlar listesinde yer almıştır.   Sarah Jıo’nuın Böğürtlen Kışı adlı romanı da ilginç  ve sürükleyici oluşu sayesinde bir çok farklı ülkelerde de çok satan romanlar arasındir

Sarah Jo nun bu kitabını elinizden bırakmadan bir çırpıda okuyacaksınız. Kısaca konuyu özetlersek;

Mayıs ayında yağan bir kar ile başlar hikaye...

Gazeteci Claire, tam anne olmak üzere iken başından geçen talihsiz bir kaza sonucu çocuğunu kaybeder. Bunun psikolojisi ,  eşiyle birbirlerine sevmelerine rağmen aralarına soğukluk girmesine ve onları farklı arayışlara yönelmesine neden olur.

Aynı zamanda başarılı bir makale yazarı olan Claire bu olayın etkisi ile artık etkin gazeteci kimliğini kullanamamaktadır. Bunun üzerine Böğürtlen Kışı olarak adlandırılan bahar ortası yağan kar hakkında yazı yazmasının istenmesi üzerine hayatının akışı değişir.

Çünkü 1933 yılında da Böğürtlen Kışı yaşanmıştır.Aynı olayın yıllar sonra tekrarının haber değerini araştıran Claire o yılların arşivinden 3 yaşında, karda  kayıp bir çocuk hakkındaki habere ulaşır.
Ama haberin devamı ile ilgili bir şey bulamaması, kaybolan çocuğa ne oldu ? soruları aklını kurcalamaya başlar.
Ve kayıp çocuk Daniel'in peşine düşer.

Kitapta bir bölüm Claire ve Claire'nin Daniel'in peşindeki arayışını okurken , bir bölümde de geriye 1933 lü yıllara gidiyoruz. Daniel'in annesi Vera 'nın başına gelenleri okumak için.

Vera'nın  fakir ama çok güzel bir kız iken zengin ama iyi kalpli bir adama aşık oluşu.Bu aşkın meyvesi Daniel ve Daniel'e bakabilmek için yaşadığı zorluklar.

Bir sabah Daniel'in ortadan kayboluşunun ardından Vera'nın amansız arayışı.
Ve muhteşem son . Hem muhteşem, hem sürpriz .

ORİJİNAL İTALYAN PİZZA 🍕

Merhaba, Pizzayı sevmeyen yoktur diye düşünüyorum. İtalyanların en meşhur yemeklerinden olan Pizza ülkemizde de  sevilerek yenen bir yiyec...